28.12.2019 – AK Parti Ankara Milletvekili Ali İhsan Arslan, Libya ile imzalanan mutabakat muhtırasının dünyada eşine ender rastlanan bir diplomasi zaferi olduğuna vurgu yaparak, “Türkiye’yi Akdeniz’den tardetmek kimsenin haddine değildir. Libya ile imzaladığımız anlaşmayla Türkiye Akdeniz’deki haklarını sonuna kadar kullanabileceğini göstermiştir. Bu anlaşma, ülkemizin namusunu, haysiyetini, geleceğini koruma kararlılığımızın kanıtıdır” dedi.

AK Parti Çankaya İlçe Danışma Meclisi toplantısına katılan Arslan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de siyaset yapmanın çok ağır bir sorumluluk getirdiğini belirterek, Türkiye’nin dinamik, verimli ve mümbit bir ülke olarak eko-politik, jeo-politik bakımlardan dünyanın neredeyse kilit taşı olduğunu söyledi.

AK Parti iktidarları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi çok farklı hedeflere götürdüğünü, millete yeni ufuklar çizerek, yepyeni bir gelecek inşa ettiğini dile getiren Arslan, “İktidarımızın yeni bir evresine girdik. Türkiye bu yeni safhada oyun kurucu vasfını daha aktif, etkili, belirleyici şekilde kullanmaya başlayacak. Dünyadaki gelişmeler onu gösteriyor” dedi.

İngiltere’nin AB’den çıkması, Fransa’nın NATO’nun bittiğinden söz etmesi, Birleşmiş Milletlerin etkinliğini yitirmesi gibi olguların dünyanın kırılgan bir dönemden geçtiğini gösterdiğine dikkati çeken Arslan, “Çöken, bozulan, dağılan bir dünya sisteminin üzerinde yaşıyoruz. Türkiye bu aşamada elbette başını kaldıracak, etrafına bakacak, tüm tarihi birikimini, güçlü devlet ve medeniyet mirasını, iddialarını ortaya dökerek bölgesinde ve dünyada haklarını savunacak. İşte böyle bir dönemde oyun kuruculuk, bu boşluğu görme ve de tezlerini kabul ettirme ile başlar” diye konuştu.

Arslan, Türkiye’nin meşru haklarına sahip çıkma çerçevesinde Doğu Akdeniz’deki varlığına ve faaliyetleri üzerinde durduğu konuşmasında, Türkiye-Libya arasında imzalanan anlaşmayı, “dünyada eşine ender rastlanan bir diplomasi zaferi, diplomasi başarısı” olarak niteleyerek, “Bu anlaşma Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ferasetinin, ileri görüşlülüğünün, dünya siyasetini okuma becerisinin, cesaretinin, atılganlığının adeta bir anıtıdır” dedi.

“Artık sahada kazanıp masada kaybeden Türkiye yok. Dünyada, sahada, diplomaside takip eden değil, takip edilen, arkasından gidilen bir Türkiye var. Şerefli mağlubiyetlerle avunan Türkiye artık geride kaldı” diyen Arslan, Türkiye’nin bu stratejik aklına engel olunamayacağını vurguladı.

Türkiye Libya arasındaki münhasır ekonomik bölge anlaşmasının, dünya hukuk literatürüne geçecek nitelikte olduğunu ve kimsenin bu anlaşmanın argümanlarına karşı çıkamadığını sözlerine ekleyen Arslan, bazı ülkelerin Türkiye karşıtlığı adına darbeci general Halife Hafter’e arka çıkmalarını da eleştirdiği konuşmasında, “Libya’nın meşru hükümetine savaş açan gayrı meşru biri üzerinde birileri hemen birleşiverdiler. Fransa’sı, Rusya’sı, Sisi’si… Gerekli lojistik desteği kendisine sağlıyorlar. İşte Yunanistan Dışişleri Bakanı kalktı ayağına kadar gidip aleni destek verdi. Dertleri ne Hafter ne Libya ne mazlum Libya halkı… Tek dertleri var Türkiye” değerlendirmesinde bulundu.

“Büyürken felsefemizden, kardeşlik hukukumuzdan ödün veremeyiz”

Günümüz dünyasında eskisi gibi katı ittifaklar sisteminin kalmadığına, milli menfaatlere dayanan kazan-kazan ilişkilerinin ön plana çıktığına işaret eden Arslan, “Biz NATO Bloku’ndayız diye iktisadi, siyasi, milli çıkarlarımıza ters kararları, olayları desteklemek zorunda değiliz. Mesela bizim terörle mücadelemize NATO destek veriyor mu, hayır! Hakeza, Suriye’de Rusya ile belirgin bir işbirliğimiz var ama İdlib’te yaptıklarını da tasvip etmiyoruz, edemeyiz” dedi.

Arslan, Türkiye’nin dış politikada da insan odaklı yaklaşımını ve ilkeleri esas aldığına dikkati çekerek, “Büyürken, ticaret yaparken, kalkınırken önce insan diyen felsefemizden, kardeşlik hukukumuzdan, ümmet dayanışmamızdan ödün veremeyiz. Çin ile ilişkilerimiz kötüleşmesin derken Doğu Türkistan’da yapılanlara sessiz kalamayız. Rusya ile aramız bozulmasın derken İdlib’te sivil ölümlerine, yeni göç dalgasına göz yumamayız. İsrail ile diplomatik ilişki kuralım derken Doğu Kudüs’teki ev yıkımlarına, Gazze’de olanlara sükut edemeyiz” diye konuştu.

Türkiye’nin sırf büyüme adına insanlığını, değerlerini, kimliğini unutan bir ülke olamayacağını vurgulayan Arslan, “Türkiye’nin gücünü, etkinliğini, büyüme dinamiklerini farkedenler yeni yeni engellemelerle, pusularla, tuzaklarla bizi hedeflerimizin uzağına taşımaya çalışıyor. Bu tuzaklara düşmeyecek kadar, hamdolsun, uyanığız, tecrübeliyiz, ferasete de sahibiz” dedi.

“Kanal İstanbul her açıdan büyük bir girişim”

Arslan, Kanal İstanbul konusundaki tartışmalara da değinerek, “Kanal İstanbul, her açıdan büyük bir girişim. İster kabul edin ister etmeyin, iktisaden, siyaseten, uluslararası hukuk ve siyaset bakımından, nereden bakarsanız bakın hakikaten bu büyük bir proje” ifadesini kullandı.

“Dünyaya kapalı, başka hayatlara karşı sağır taklidi yapan, at gözlüğünü takıp sadece önüne bakan siyasetle Türkiye ilerleyemez, geleceğini garanti altına alamaz” diyen Arslan, Yeni Tip Denizaltı Projesi’nin 1. gemisi Piri Reisi’in denize indirildiğini, ilk yerli otomobilin tanıtımının yapıldığını gemisinden uçağına, helikopterinden otomobiline kadar savunma sanayiinden gündelik hayata teknolojinin her türünün yerli ve milli kaynaklarla yapıldığını anlattı.

Arslan, tüm bu yapılan hizmet ve eserlere getirilen eleştirilerin ise çocukça ve akıl dışı olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin atılımlarına, savaşımına, kalkınma hamlelerine destek verecek muhalefet istediklerini vurguladı.

AK Parti’nin siyaset anlayışında Türkiye’yi geleceğe taşıyacak proje, eser ve hizmet üretmeyi esas aldığını vurgulayan Arslan, “Biz AK Parti olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin derdindeyiz muhalefet kendi derdinde” diye konuştu.

AK Parti olarak istişareye, fikir alışverişine, kanaatlerin politikaya yansımasına önem verdiklerinin altını çizen Arslan, “Cumhurbaşkanımız demokrasi kültürünü sadece partiye değil, siyasete de yerleştirdi. Sandık namustur diyerek, milli iradeyi, reyi, fikirlerin siyasete taşınmasını, vesayetçilikle, kapalı kapıların ardındaki pazarlıklarla siyaset yapılmayacağını, her şeyi milletin gözü önünde gerçekleştirmeyi bizzat Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan siyasi hayatımıza yerleştirdi. Bu yüksek standartlardan geriye dönüş olamaz” değerlendirmesinde bulundu.